Koronavirüs vakalarının ülkemizde de giderek artması, virüsün mutasyonu ve bulaşma yolları ile ilgili sosyal medyada yapılan spekülasyonlar, toplumu virüs paranoyasına sürükledi. Başlangıç belirtilerinin mevsimsel griple çok benzer olması, kendinden şüphelenen binlerce kişiyi hastane kapılarında test kuyruğuna soktu. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca "Hasta kişileri tespit etmek için mümkün olduğunca çok test yapacağız ama 80 milyona bir anda test yapmak mümkün ve mantık değil" diyor. Şüphe üzerine test yaptırmak virüs tehlikesini ortadan kaldırır mı, koronavirüs testi yapılmasına kim karar vermeli ve virüsün kaynağı yaşlılar mı gibi soruların cevaplarını ve dünyayı tehdit eden Covid-19 salgını ile ilgili merak edilen soruların cevabını Bezmialem Vakıf Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Uzmanı Dr. Asiye Bahar Kaçmaz'dan aldık. Dr. Kaçmaz "Covid-19 tanı (teşhis) kitleri hastaların talepleri üzerine değil. İlgili doktor tarafından hastanın bulgu ve fiziki muayenelerine bağlı olarak karar verilmelidir" dedi.
ATEŞ, ÖKSÜRÜK VE NEFES DARLIĞI VARSA
Koronavirüs tanı testi kimlere yapılmalı? Buna kim karar vermeli?
Koronavirüs teşhis testlerinin Sağlık Bakanlığının 23 Mart tarihinde güncellenen Covid-19 rehberinde muhtemel vaka tanımlamasına uyan durumlarda kullanılmasını tavsiye ediyoruz. Testin klinik bulgular dışında ülkemizdeki lokal yayılım ve epidemi durumu yüzünden yurtdışı seyahat veya Covid-19 bulaşmış hastayla temasına bakılmaksızın sadece ateş, öksürük ve nefes darlığı şikayetleri olan hastalarda da uygulanması gerekiyor. Covid-19 testi yapılabilmesi için öncelikle ilgili hekimin klinik değerlendirmeleri ve fiziki muayenelerini tamamlaması testin uygulanması için önemli bir kriter oluşturmaktadır.
İZOLASYONA UYUN AİLENİZİ KORUYUN
Annemizi babamızı çocuğumuzu bulaştan korumak için nasıl davranmalıyız?
Ailemizi virüsün bulaşmasından korumak için özellikle büyüklerimizin ve altta yatan kronik hastalığı olan fertlerin evden çıkmaması kuralına kesinlikle uyuyor olmak en ciddi koruyucu tedbirdir. Evde bir arada bulunulduğunda da sosyal hayatta olduğu gibi aile fertleri arasında sosyal mesafe ve temasların en aza indirilmesi, el hijyeninin etkili bir şekilde uygulanması, odaların sık sık havalandırılması, mümkünse ayrı odaların kullanılması, ortak havlu, bardak, kullanılmaması, aynı tabaktan bir şey yememek ve ortak kullanım alanlarının günlük temizliğinin yapılmasını tavsiye ediyoruz.
YAKIN TEMAS HASTA EDER
Virüsü alan herkes hastalanır mı? Hastalık yapması için aldığı miktar önemli mi?
Virüsün hastalık yapabilmesi için birçok faktör etkili oluyor. Bulaş yolu, alınan virüs miktarı da bu manada oldukça önem taşıyor. Damlacık yoluyla bulaşın en sık ve önemli bulaş yolu olduğunu unutmayalım. Hasta kişilerin öksürmesi, hapşırması veya konuşması sırasında çıkan damlacık partiküllerinin bir metreden daha uzağa gitmediğini ve yere düştüğünü biliyoruz. Bu sebeple hasta olsun ya da olmasın kişilerin en az bir-bir buçuk metre mesafe bırakma kuralına uyması, sık ve en az 20 saniye el yıkaması, kişilerin birbirleriyle olan temasını mümkünse sıfırlanması ve özellikle kapalı mekanların sık sık havalandırılmasının her ortamda virüsün bulaşma riskini en aza indirdiğini söyleyebiliriz.
YAŞLILAR VİRÜSÜN MAĞDURU
Toplumun bazı kesimlerinde virüsün kaynağı yaşlılarmış gibi algı var.
Salgınının önlenemediği her durumda özellikle yaşlılarımız, altta yatan hastalıkları ve bağışıklıklarının daha zayıf olması sebebiyle hastalığın gidişatı açısından risk altında ve bu salgının mağduru durumunda. Yaşlılardan dışarı çıkmamalarını istememizin sebebi virüs yaymaları değil, virüsten etkilenmemeleri.
Gençler "Bana bir şey olmaz, olsa da iyileşirim" diyerek rahat olmalı mı?
Öncelikle onlara virüs bulaşmasının mutlaka önüne geçmemiz gerekmektedir ve bu geçişten asıl sorumluların da enfeksiyonu daha hafif geçiren genç hastalar olduğunu biliyoruz. Tabii ki 65 yaş altındaki hastalarda hastalığın daha iyi seyrettiğini görmekteyiz ancak bu yaş grubunda da kronik hastalık sıklığının azımsanmayacağını ve altta yatan hastalık olmasa da "Hastalık yoktur, hasta vardır" mantığıyla tedbiri asla elden bırakmamak gerektiğini unutmamak gerekir.
GELİŞTİRİLECEK AŞI UZUN SÜRE BAĞIŞIKLIK SAĞLAYABİLİR
Geliştirilecek olan aşı virüse karşı uzun süre bağışıklık sağlayabilir mi?
Önceki gün çıkan bir habere göre Johns Hopkins Üniversitesi Fizik Laboratuvarında Covid-19'un bin farklı virüs örneği üzerinde çalışılıyor. Bu çalışmalarda Amerika'da insanları enfekte eden suşlarla Vuhan'da yayılan orijinal virüs arasında 4 ila 10 genetik farklılık olduğu ve elde edilen bulgularla virüsün nispeten kararlı olduğu düşünülmektedir. Bu mutasyon oranı SARS-CoV-2 için 12-18 ay içinde geliştirilebileceği düşünülen aşının her yıl yenilenmesini gerektirmeyeceği, bu sebeple kızamık ve suçiçeği gibi uzun süre bağışıklık sağlayabileceğini düşünülüyor. Tabii ki gelişmeler aşı çalışmaları için oldukça umut verici. Ancak yaşadığımız süreç içinde aşıların, Covid-19 pandemi kontrolünde kullanılamayacağını da unutmamamız gerekiyor.
TEST VİRÜSTEN KORUMAZ
Herhangi bir şikayeti olmadan "Bende var mıdır?" diye koronavirüs testi yaptırmak doğru mu? Sonuçları neler olabilir?
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de salgının etkilerini bu kadar ciddi bir şekilde yaşarken herhangi bir şikayet yokken ya da teşhis kriterleri ortaya çıkmadan test yaptırmak doğru değildir. Çünkü test sizi virüsten korumaz. Bugün tespit edilmeyen virüs gerekli sosyal izolasyon önlemleri ve hijyen kurallarına uyulmadığı takdirde bir saat sonrasında bile bulaşabilir. Testin negatif çıkması kişiyi gereksiz rehavete ve dolayısıyla da riske sokar. Unutmayalım ki virüs bulaşmış insanların yaklaşık yüzde 80'i hastalığı oldukça hafif atlatıyor ancak bulaştırıcılığı ise devam ediyor. Salgın kontrolündeki en önemli noktalardan biri bu aşamadaki kişilerin test yaptırmasından çok kişisel izolasyon tedbirleri ile bulaş zincirini kırabilmesidir.
ZİYNETİ KOCABIYIK