Nöbetçi Gazetede köşe yazısı yazan Lale Akasoy, Bursa İnegöl Devlet Hastanesi’nde görev yapan sürekli işçilerden aldığı mektubu yorumsuz şekilde paylaştı.
İnegöl Devlet Hastanesinde sürekli işçi kadrosunda görev yapan sağlık çalışanları son zamanlarda evlerine gidemez hale geldiklerini, her gün nöbet tuttuklarını, 12 saat çalıştıklarını ancak 11 saat çalışıyorlarmış gibi gösterildiklerini dile getirerek yaşadıkları zorluklardan dert yandılar.
İşte sürekli işçilerin siteye gönderdikleri mektup:
Biz İnegöl Devlet Hastanesi’nde 4/D’li çalışan sürekli işçileriz. Pandemiden önce ve pandemiden sonra olmak üzere çok sayıda eleman eksikliği nedeni ile iş yükümüz oldukça fazlalaştı… Ekstra açılan yoğun bakımlar, aşı alanları, birimler… Çalışanları oldukça yormaya başladı öyle ki son zamanlarda evimize gidemez hale geldik…
Her gün nöbetlerdeyiz. 12 saat çalışıyoruz ama 11 saat çalışıyormuşuz gibi gösteriyorlar… 8 saat çalışanlar 7,5 saatten işleniyor… Mesai hakkı zaten yok. Çalışanların çoğu kadın ve çoğu da evli… Eşlere, çocuklara ayrılamayan zamanlar aile içinde sorun yaratmaya başladı… ‘Her gün nöbet mi olur, ne zaman evde kalacaksın, bu nasıl devlet kurumu?’ gibi eşler arasında gerginlik had safhada.
Yorgunluk, verimsizlik moral bozukluğu… Bunun yanı sıra sık sık rahatsızlanan arkadaşlar ve her gün nöbetlerin olması bizleri takatsiz bırakıyor… Yatak sayımız yaklaşık 400’e yakın. Eleman sayımız az… Emekli olanlar, işten ayrılanlar, hasta olanlar, doğum iznine ayrılanlar… Personel takviyesi yok…
Kendi bünyesi içinde döndüğü için aşırı derecede bıkkınlık geldi, çalışma tempomuz düştü, hastalara verimsiz olmaya başladık…
Çünkü kendimiz yorgunuz. Yorgun bir beden karşıdaki insana ne verebilir… Eleman sayımızın arttırılmasını, atamaların bir an önce yapılmasını, iş yükümüzün azaltılmasını, çalışma saatlerimizin hafifletilmesini istiyoruz... Servislerde hasta sayısı çok… İşimiz o kadar yoğun ki; hasta mı taşıyalım, MR'a mı götürelim, temizlik mi yapalım… Şaşkınız, yorgunuz ve aile düzenimiz bozuldu… Sesimizi duyun ve duyurun ne olur!”